başı önünde



Bir çocuk her gün evden okula, okuldan eve başı önünde gider gelirmiş. Çocuk büyümüş. İşten eve, evden işe gidip gelen bir adam olmuş. Başı hep önündeymiş ama gene. Sonra emekli olmuş. Ayakları tutmadığı için artık yürüyemez olmuş. Okula gidip gelenleri seyretmiş evinin penceresinden, işe gidip gelenleri. Sonra gözleri görmez olmuş, elleri titrer olmuş. Sesi de titremiş bir gün, son bir nefes çekmiş dünyadan, mezarına gider olmuş.

Mezara koymuşlar. Mezarına gelip gidenler olmuş. Sonra kimseler gelmez olmuş. Ama sevdikleri onun mezarından hiç ayrılmamış.

Adam daha gençken kazmaya başlamış, tam dört yüz kerede kazmış mezarını. Küçükken de hep toprakta oynarmış oyunlarını, kazarmış durmadan dikkatlice toprağı.

Hikâyeden sorular

Bu adam kimleri çok seviyormuş?
Neden başı önünde yürümüş hayatı boyunca ve mezarını niye kendi kazmış?

Hikâyeden cevaplar

Adam karıncaları seviyormuş. Başı önünde yürümüş hep, yürürken görmeyip de bir karıncayı ezer miyim acaba diye… Mezarını da kendi kazmış, kazarken bir tek karıncayı bile öldürmemeye dikkat etmiş.

Hikâyeden sonuçlar

Ne enteresan değil mi? toprak; bizim için mezar karıncalar için yuva. Demek ki ölünce hayat bitmiyor, toprağın altında da hayat devam ediyor. Ama karıncalar için farklı bir hayat, bizim için farklı bir hayat var toprağın altında. Onların yuvaları toprağın altında, ya bizim ne işimiz var orada?

Karıncaları bu dünyada uymamız gereken kurallar olarak düşünürsek, bu kuralları çiğnememeye dikkat etmeliyiz galiba siz ne dersiniz?

0 Comments:

Post a Comment